Gücünüzün, sahip
olduklarınızın, içinde bulunduğunuz "zamanın" ve
"mekanın" farkında mısınız ya da güzellikleri
dışınızda arayıp
bulamayanlardan mı,
bulamayacak olanlardan mı? Belki bir hatırlatma olacak, bilenler
için, bir masal anlatmak istiyorum.
Bu, zamanın birinde
yaşayan bir taş işçisinin masalı. Taş işçisi, kızgın
güneşin altında, görkemli bir dağın eteğindeki taş ocağında
çalışır, sabahtan
akşama, binbir
güçlükle taş çıkarırmış. Yine birgün kan ter içinde
çalışırken kafasını bir an kaldırıp güneşe bakmış.
"Ahh bir güneş
olsaydım!" demiş, "Öylesine yüksek, öylesine güçlü,
öylesine özgür..."
Tabii anlatılan
masal olunca haliyle güneş olmasını bekliyoruz, kahramanımızın.
O an bir mucize gerçekleşmiş ve taş işçisi güneş olmuş.
Olmuş
olmasına ama fark
etmesi çok sürmemiş, dünyaya gönderdiği ışınların
bulutların engeline takıldığını, onları esir edişini:
"Bulutların
arasından ışınlarımı geçiremedikten sonra güneş olmak neye
yarar", diye söylenmiş..
"Keşke bulut
olsaydım, öylesine asi, öylesine özgür..."
O an bir mucize daha
gerçekleşmiş, masalın masal olduğunu kanıtlamak istercesine.
Bulut olmuş. Başlamış rüzgarın önünde sağa sola uçmaya.
Sıkılmış sonra.
Çünkü rüzgar istediği anda bulutları dağıtıyormuş, "Keşke
rüzgar olsaydım, öylesine sert, öylesine özgür..." demiş.
Hemen rüzgar
oluvermiş, bir iki
esmiş. Sonra bir de bakmış ki önüne duvar gibi dizilmiş dağlara
çarpıp kalıyor:
"Dağları
aşamadıktan sonra rüzgar olmanın ne faydası var" diyerek
söylenmiş, kendi kendine ve dağ olmuş o anda.
Hemen peşinden
karnında darbeler hissetmeye başlamış. Birisi vura vura karnından
parçalar söküyor. Dağ oyuluyor..
Bakmış.. Bir "taş
işçisi" çalışıyor eteklerinde. Öylesine güçlü..
Öylesine güçlü.. Öylesine özgür...
Masallar mutlu sonla
biter ya hani: Taş işçisi uyanmış :)
Kaynak :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder