14
temmuz sabahı kalktığımda can sıkıcı bir rüya görmüştüm.
Rüya şöyleydi; Amcamın oğlu Rıdvan yanıma geldi. Bana çok şey
kaçırdığımı söyledi. Bende ne kaçırmışım anlat dedim. O
da anlatmak için beni birçeşit gemişte bir zamana zaman yolcuğuna
çıkardı. An be an eski işyerimden 4 arkadaşımın cenaze defin
işlemlerini gördüm. Sadece iki kişinin yüzünü görememiştim.
Cenazalerde Rıdvan kardeşimin evinin yanındaki yolun kenarına
üstün körü gömülmüştü. Yani bizim evden bir blok ötesine.
Hatırladığım rüyam buydu.
14
Temmuz 2016 perşembe günü sabahı analizlerine güvendiğim bir
dostumu aradım. Ona bu gece eski işyerimden 4 arkadaşımın şehit
olduğunu rüyamda gördüğümü söyledim. Aklıma metro da
düzenlebilecek bir terör saldırısının belki malum olması
geldi. Tabi rüyanın bu adamların niye şehit oldukları kısmı
karantıktı. O günün akşamında Fransa da bir terör eylemi
gerçekleşti. Kendi kendime başka bir ülkedeki olay bana niye
malum olurki? Diye sormadan da edemiyorum. Çünkü bizim aileden ana
tarafından rüyalardan bazı şeylerin önceden malum olduğuna
şahit olmuştum. O yüzden neden bende de olmasın diyordum. Cuma
günü sabahtan babamı keçiörendeki özel göz hastanesine
götürüyordum. Yollar her adım başı polis kaynıyordu. Tamam
dedim olay buymuş ve birazda benim bir tarafım açıkta kalmış :)
15
temmuz akşamı televizyonumuz kapalıydı. Çünkü bilgisayar
başında bilgisayar yazılımı geliştirmekle meşguldum. Saat 24
sularında en büyük ablamdan telefon geldi. Sorduğu şey
“Uyuyormusun?” Bende “yok ben bu saaişbirliğitte uyumam neden
soruyorsun?” dedim. O da bana “Gardaş darbe oluyor haberin
yokmu? Televizyondan da mı duymadın?” dedi. O an ani bir şok
geçirdim dilim damağım kurudu. Gayr-i ihtiyari “Yok canım
olurmu öyle şey. Benim bildiğim Hulisi Akar bugüne kadar gelmiş
geçmiş en temiz genelkurmay başkanlarından biridir. Bu adam
askeriyle birlikte yatıp kalkan, hatta onlarla saf tutup namaz
kılacak kadar vatansever bir adamdır. Bir yanlışlık olmalı”
diyorum ama bir taraftanda afallamaya halâ devam ediyorum.
Sonrasında “Ben bir internete bakayım” dedim ve bu telefonu
kapattım. İnternete baktımki muhtemel DDOS saldırısı türü
yurtdışı çıkışlar normal kanallarla erişime engelleme
yapılmış. Yani fetöcü hacker lar da işin içinde. Değişik
şifreli erişim yaparak sosyal medyaya neredeyse aktif olarak 3
aydır girmediğim facebook’a nihayet girdim. Baktımki harıl
harıl kaynayan facebookta tık yok. Artık darbe konusunda iyice
şüpjelerim arttı fakat halâ inanmıyorum. Nihayet Tv yi açtım.
Haber kanallarını dolaştığımda Başbakan Binali Yıldırım’a
ait telefon sesiyle “Halkımızı sokağa davet ediyoruz”
çağrısını duydum. Yine karıştırmaya devam ettim kanalları.
Sonrasında CNN Türk televizyona bağlanmış Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın Halkı Sokağa çağırma sesini duydum. Durumun
vehametini cumhurbaşkanın sesindeki stresten (tabi bu insani olarak
korkudan ve heyecandan kaynaklanan bir durum), Canlı bağlantının
bir akıllı telefonun mesajlaşma programıyla yapılmış olmasını
görünce o zaman “Eyvah tehlike çok büyük” diye içimden
geçirdim. Yinede herşeyden emin olmak için Çubuk ilçesinin
(Ankara daki ilçe) çarşı merkezine gidip ne olup bittiğinden
emin olmak istedim. Hanıma “Çocuklara göz kulak ol, kapıyıda
kapat. Ben çarşıya gidip ne olup bittiğine bir bakayım. Belki
10-15 dk ya gelirim” diyerek evden ayrıldım.
Çarşıya
indiğimde ortalık gecenin oniki buçuğunda ana-baba günüydü.
Her taraf Türk bayraklı gencinden yaşlısına insanlarla doluydu.
Üstelik erkekler kadar kadınlarda vardı. O sırada belediye
otobüsleri Atatürk parkının önünde kapılarını açtı.
Belediye “Cumhurbaşkanımız havalimanına gelecektir. Karşılamaya
bütün çubuk halkı davetlidir” gibi bir anons geçti. O an zaten
çalan korna sesleri, kadın-erkek gece yarısı alışılmadık bir
kalabalık ve ben daha da şok içerisine girdim. Gayr-i ihtiyari
belediye otobüsüne bindiğimi hatırlıyorum. Bu arada belediye
otobüsü 10 dk kadar gecikince otobüstekiler şöför’e sert bir
şekilde seslenerek geç kalmaktan dolayı bağırmaya başlamışlardı.
Nihayet otobüs hızlı bir şekilde hareket etti. Kendi kendime “bu
sakat halimle bir işe yaradığım yok hiç değilse belki şehitlik
nasip olur” diyerek o sırada eşimi tekrar aradım. “Ben
Esenboğa havalimanına cumhurbaşkanını karşılamaya gidiyorum.
Ne zaman geleceğim belli değil. Geldiğimde görüşürüz”
dedim. Tabi o anda ölüme doğru gittiğimin farkındaydım. Yolun
yarısında “Tüh be unuttum” dedim. Yanımdaki adam “hayırdır
hemşerim neyi unuttun?” dedi. Bende “Beyaz çarşaf alıp üstüme
kefen yapmayı unuttuğu söyledim”. Adam hafifçe gülümsedi.
Belkide şov maksatlı söylediğimi düşünmüştü kimbilir, fakat
ben fazlasıyla ciddiydim. Otobüsün için fetöye güvenerek
yanılmanın ve pişmanlığın sesleri ve tabiki fetönün yedi
sülalesinide kapsayacak bir etki alanı ile savrulan küfürlerde
dolup taşmıştı. O anlarda evini ve arkadaşlarını arayarak
birbirini haberdâr etmekle uğraşan insanlarıda görüyordum. Bir
yandan bir an önce havalimanına vararak Cumhurbaşkanını korumaya
gitmenin sabırsızlığını yaşıyordum. Nihayet Man Motor
Fabrikası kavşağına geldiğimizde havalimanına giden bütün
yolların çoktan araçlarla dolup tıkandığını gördüm. Herkes
gibi bende kavşakta indim ve gayr-i ihtiyari yürümeye başladım.
Bir yandan da o kavşaktan havalimanına kaç saatte yürüyebileceğimi
düşünüyordum. Çünkü daha önce rüyalarım dışında o kadar
uzun bir yolu gecenin bir yarısında yürüdüğüm olmamıştı.
İşin kötü tarafı böbrek yetmezliğinden başlayarak beş çeşit
hastalığımın olduğu gerçeğide beni engelleyebilirdi. O yolu
yürümeyi ve kıyam’a kalkmayı göze almazsam zaten benim ve
ailem için ve dahi tüm vatanım için artık yarın diye bir şey
olmayacağını düşündüm. İşte o an ölüme yürüyüş benim
için başladı. Yolda gördüğüm manzaralar inanın gözlerimi
yaşartacak çok duygu yüklü manzaralardı. Hele eli bastonlu ak
sakallı dedelerin hz. İbrahime su taşıyan karınca misali
heyecanlı halleri, yeni yetme15-16 yaşında fırlama fakat bir o
kadarda gözü kara gençleri, Saçı açığıyla kapalısıyla
hanımlarımızı görünce inanın ağlamamak için kendimi zor
tuttum şu anda da zor tutuyorum. Yol uzun ve biz yürümeye ve
birçok tarihi olayı yaşamaya devam ediyoruz. Bir ara arkamdan
vatandaşın biri haykırabildiği kadar “Ulan feto senin ananı,
avradını, yedi sülaleni..” diye başlayan küfrünü duyuyor,
bukadar kadının içinde küfür etmesinin ayıp olduğunu nasıl
söylerim diye düşünüyordum. Sonra hafif bir tebessümle “Şu
anda çıldırmış bir Türke dokunmamak herkesin menfaatine olur”
diyerek yürümeye devam ettim. :) Zaten milletin o anda bunları
düşünecek hali yoktu. Herkes sadece bir an önce havalimanına
varmak ve cumhurbaşkanına Bir şey olmadan onu korumaya alma
derdindeydi. Yürü yürü 45 dakikada havalimanına vardık. Giriş
nizamiye kapısına gelmeden büyükşehirin harfiyat kamyonları tüm
yolları boydan boya kesmişti. Nizamiye kapısında bir Ak parti
otobüsü “Recep Tayyip Erdoğan” dombra müziğini çalarak
arada bir anonslarla halkı coşturmaya devam ediyordu. Ben
nizamiyeyi bir kısım kalabalıkla birlikte geçmeye devam ettim.
Bir ara parti yetkilisi olduğunu söyleyen biri ileri gitmememizi,
esas nizamiye kapısından beklenmesi gerektiğinde o gürültünün
içinde haykırmaya çalışıyordu. İleri giden kalabalığın
yarısı olduğu yerde nizamiyede kaldı. Ben yine diğer giden
kalabalıkla iç hatlar girişine doğru gitmeye devam ettim. O
sırada tam ne sesi olduğunu bilemediğim tahminen f-16 jet motoru
seslerini duyuyorduk. Bir taraftan da telefonuma cevap vermek için
uğraş veriyordum. İç hatlar girişine geldiğimizde bize ak parti
yetkilisi birisi polisin megafonuyla sesleniyordu “arkadaşlar
havalimanı kontrol altında. Kulubelerdeaki askerlerde bizden
vatansever askerler. Onlar şu an silahlarını bırakıp çekildiler.
Cumhurbaşkanı burada değil. Yani gereksiz yere kapıları
zorlamaya çalışmayın. Biz 4 kişilik ekip ile tek tek
havalimanını kontrol ettik. Sıkıntı yok” demişti. Bir
tarafatan da iyice öfkelenmiş insanları yatıştırma görevini
mecburen üstlenmiş bulunmaktaydım. Baktımki en akıllısı benim,
mecuburen teskinleştiriyordum :) Bir ara iki tane polisin yanına
gittim onlarla sohbet ettik. Bize özel harekatta ve emniyet
müdürlüğü binasında çok çatışmanın oluduğundan
bahsettiler. O Polislerde o gece merkeze çağrıldıklarını fakat
görevleri olmamasına rağmen havalimanına geldiklerini söylediler.
Düşünün koskoca havalimanında sadece iki tane polis var. Onlarda
görevli değil. Polis bize bir ara elinde cep telefonuyla çekim
yapan ve “evet şu anda havalimanında kan gövdeyi götürüyor,
şimdiden 8 kişi öldü” gibi yalan haber yapan birinden bahsetti.
Bu karışıklıkta tutuklama yapamadım ama bunlara karşı çok
dikkatli olun diyerek bize uyarıda bulundu sağolsun. Gecenin
karanlığı ay ışığı ile ve direklerdeki lambaların ışığı
ile hüzünlü bir aydınlığa bürünürken bir taraftan nereden
geldiğini anlayamadığımız jet motoru sesleri, diğer taraftan
saatlerin geçmesiyle başgösteren susuzluk hissi ve dahi mechul bir
bekleyişin heyecanı. Endişeli, korkmuş fakat bir o kadarda
dirençli insanlar gördüm o gece. Sabahın olmasına yakın yanımda
su ve ilaçlarımın olmaması nedeniyle maalesef geldiğim o uzun
yolu tekrar gitmek için ağrıyan beli tutarak yürümeye devam
ettim. Belli bir müddet sonra ağrıdan her tarafım kıvranmaya
başladı. Kendi kendime “sakat halimde benden bu kadar.” dedim.
Birazda cumhurbaşkanının emniyette olduğu haberi zannedersem
gelmişti daha geç vakitlerde. Nihayet yürüye yürüye
“Balıkhisar”(Balağsar) yoluna varmıştım. Oradan çubuk
yoluna çıktım. Sabahım 3 buçuğu 4 ü ve yol inanılmaz dolu.
Bir arabaya el ederek(otostop çekerek) çubuk çarşı merkezine
oradanda eve gittim. O yorgunlukla olduğum yere yığıldım. Sabah
gördüğüm rüyayı hatırlayarak uyandım. Gördüğüm rüya
aynen şuydu ;
“Salondaki
kanepede ben yatıyorum. O sırada bir takırtı duyuyorum. Baktımki
kedinin ağzında bizim kafesteki kuş. Öyle bir hışımla yerimden
kalkıp kedinin kafasına vuruyorumki kedi bir tarafa kuş bir tarafa
savruluyor. Kuşu elime alıp bakıyorum, çok şükür kuş sağ
salim.”
Bu
rüyadan sonra anladımki darbe girişimi tamamen başarısız ve
vatanımız (kuşumuz) sağ salimdir. Benim o geceye dair anlatacak
anılarım bu kadar. Tabi Facebookta darbe duyupta elini oğuşturan
şerefsizlere karşı sonradan başlayan sosyal medya psikolojik
savaşımız ayrı bir büyük yazı konusudur. Allaha şükür
milletin bu başarısını küçümsemek adına yapılan yalan
haberleride püskürtmüş durumdayız. Allah bu milleti böyle
hainlerin tuzaklarından korusun.
|
Durali Kiraz
Yazılım Geliştirici
Ankara - 24 Temmuz 2016
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder