İnsaf
düzeyi olarak Batı medeniyetiyle Kıyas Noktamız
Hayvan
Hakları ve Tavuk Yetiştiriciliği Meselesi
Uzun
zamandır yazmayı düşündüğüm konulardan biriydi bu konu.
Diyebilirsinizki tavukçuluğun insaf düzeyi değerlendirmesiyle ne
alakası olabilir. Hatırlardanız 5-6 ay önce facebook
paylaşımlarında hepimiz çindeki köpek çiftliklerindeki akıl
almaz dehşeti video kayıtlarından görmüştük. Bu görüntülerde
“yiyilmek” üzere yetiştiren köpeklerin kafası bağlamnış
vaziyetteyken gözleri açık bir şekilde göğüs kısmından bir
mızrakla yavaş yavaş acı çektire çektire öldürüldüğü,
daha sonra lokantalara sevk edildiğini görmüştük. Tam anlamıyla
bir vahşet ! İçinde biraz insanlık kırıntısı olan bir
mahlukat bu şerefsizliği yapmaz. Daha doğrusu adına insan denilen
mahluk dışında hiçbir yaratılış başka bir yaratılışa
işkence yapmaz. İçinde Allah korkusu olanlar müstesna tabiki. Bu
girizgahtan sonra biz ülke olarak hayvanlara insancıl davranış
noktasında neredeyiz? Bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.
Malumunuz
üzere tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de tavuk ve yumurta
yetişiriciliği yapılmakta. Hatta bu konuda dünya sıralamasında
ilk üçe vey beşe girecek bir üretim potansiyeline sahibiz. Yakın
döneme kadar helal gıda kavramını bilmez bir vaziyette sağlıksız
kesimlere mağruz kalmış broyler (40 günlük piliçin adı)
etlerini tüketiyorduk. Kesimler makineler tarafından otomatik
olarak kesilip, daha hayvanın kanı bile içinden akmadan kaynar
suyun içine daldırılıp muamele edilirdi. Buda akması gereken
kanın etin içinde kalması demektir. Allahtan tavukçuluk
sektörümüz arap ülkelerine broyler satışına niyetlendilerde
onlarda bizden “helal kesim” olmak kaydıyla alacağını
söylediler. Bu kesimin şartı elle besmele çekilerek kesim idi.
Dolayısıyla elle kesim olmasının yanında kanın tamamen
akmasının beklenilmeside şartlar arasındadır. Ayrıntıları
merak edenler www.gimdes.org
sitesinden öğrenebilirler. Bundan dolayıdırki ülkemizde de helal
gıda kavramında bir uyanış sürecine girildi. Bundan mütevellit
üretici firmalar bir bir helal üretim kalitesine yükselmeye
başlamış oldu. Bu işin denetim mekanizmalarıda çok sıkı
şekilde işlemekte. Yaptırımları da ağır. Her neyse.
Katettiğimiz
yola nazaran daha gitmemiz gereken epey bir yol var ufukta. Bizim
insaniyetlikte örnek olmamız gereken avrupa şu an hala bize örnek
olmakta. Geçtiğimiz yıllarda duyduğum bir habere göre, Avrupa
ülkeleri hayvan haklarına aykırı olduğu düşüncesiyle tavuk ve
yumurta yetiştiriciliğinde kafes sistemini yasaklatmaya
başlamıştır. Belki şimdi tamamen yasaklanmışda olabilir.
Kısaca kafes sisteminden bahsedecek olursak, her tavuk doğumundan
ölümüne yada ıskartaya çıkıncaya kadar bir kafesin içinde,
yumurta makinesi olarak çalışmakta. Güneş görme şansı,
toprak görme, eşelenme, küllenme, gezinme, genleşip rahatlama,
tüneme çiftleşme vs. vs. Bunları saymakla bitiremeyiz. Kısacası
bu canlının normal hayatının içinde olması gereken hiçbir
hakkı vermiyoruz, yasaklıyoruz ! Onları F tipi cezaevlerin tıkıp
sadece makine gibi yumurta üretmesini istiyoruz. Bu yumurtanın
sağlıklı olduğuna da ben inanmıyorum. Çünkü mahkum
psikolojisi ile üretim var. Şu anda bazı yumurta ve broyler
yetiştiricisi çiflik sahipleri daha insaflı bir kafes sistemine
geçiyorlarmış, bununla övünüyorlar. Geçtikleri sistem ise
tavuk kafeste tek başına değil, yanında birkaç kader mahkumu ile
birlikte yaşacaklarmış. Yani F tipinden E tipi bir mahkumiyete
insaf etmişler üreticilerimiz. Bunu yapanların bir de müslüman
olması ma-ma teessüf içler acısı bir durumdur. Gerekçeleri de
hazırdır hep. Efendim şimdi bu sistemden o sisteme geçilirseymiş,
maaliyet yüksek olurmuş, üretim düşermiş vs. vs. Ben bu
vicdansızlara kabahat bulmam aslında. Kabahat buna izin veren
devlettedir. Koy üretim tesisi şartnamesinde kafes sisteminin yasak
olduğunu olsun bitsin. Kim ne diyebilirki? Herşeyde örnek olarak
avrupa gösterilmiyormu bize. Alın size avrupadan örnek. Adamlarda
kafes sistemi yasak!
Bu
kadar tespitten sonra nasıl olmalı bu iş sorusunun cevabını
vermeye geldi. Efendim, serbest üretim sistemi. Tabiki kimseden %100
organik üretim kurallarına uyun diyemeyiz. Aksine şahsen
konvansiyonel üretimin de yararlı olduğunu düşünenlerden
biriyim. Ama insaflı olmak şartıyla. Bu üretim serbest gezinme
alanının olduğu, içeriye güneş ışığının girdiği, bir
günün 12 saat değil 24 saat olduğu (!), az da olsa bir açık
alan gezinmenin olduğu, tavukların yanında kocaları horozların
olduğu, gece tüneyebildikleri tüneklerin olduğu, kısacası
insancıl bir yaşam şartlarının yerine getirildiği bir sistem
üretim yapıldığı tesislerdir, olması gereken.
Ben
inanıyorum ki, bu konuda da önümüzdeki yıllar güzel şeyler
olabilir. Ama ortada büyük rantlar dönüyor. Ve kolay olmayacak.
Herşeyden önce yetkili şahısların buna inanması birinci şart.
Sonrası gelir zaten. Ruhsatlara koyulacak bir iki madde insancıl
bir hayat koşullarına kavuşturabilir tavuklarımızı. Hepinize
insaflı günler dilerim. Allah insafımızı kurutmasın.
Durali
Kiraz
duralikiraz.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder